Din Yolculuğum

Din Yolculuğum

Selamlar.

Bugün yazdığım ikinci ve büyük ihtimalle genel en uzun yazı olacak. Başlık din değil din yolculuğum olduğu için hikaye gibi bir şey olacak sanırım.

Çoğu Türk genci gibi müslüman bir ailede dünyaya geldim ama ailemin çok ibadetlerini yerine getiren bir aile olduğunu söyleyemem. Belli bir yaşa kadar Kur'an-ı Kerim'i hiç elime bile almamıştım ilk hatırladığım an ilkokulda din hocasının evden getirmemizi istemesi sonrasında evde bulunan ama benim haberdar bile olmadığım Kur'an'ı annem çantama koyup okula yollamıştı. Yere düşürmemeye dikkat ediyor ve çok korkuyordum onu hatırlıyorum sadece. O döneme ait herhangi bir sevgi veya merhamet hissiyatı hatırlamıyorum Din hocamıza gidip "Hocam vampirler ve kurt adamlar gerçek mi" dediğimi ve "Evet Can Deniz gerçekler" dediğini çok net hatırlıyorum sürekli bir korku aşılandığını ve yıldan yıla bu korkunun daha fazla arttığını hatırlıyorum.

5.sınıfa geldiğimde yeni bir okula geçmiştim ve yeni hocalarım vardı. Din hocamızın adı yanlış hatırlamıyorsam Ramazan'dı ve bana karşı çok sıcak davranıyordu. Hocamız sayesinde Din derslerinden korkmuyordum zıttına zevk alıyordum şevkli bir şekilde dinliyordum. Birkaç sunum yaptığımı da hatırlıyorum. Bir keresinde okulun gösteri salonunda hocamız din ile alakalı bir şeyler anlatıyordu abdest nasıl alınır diye sormuştu yine çok şevkli bir şekilde parmak kaldırmıştım ve sahneye almıştı beni tüm öğrencilerin önünde kısaca abdestin alınışını anlatmıştım hocamız alkışlatmıştı sahneden inip sandalyeme giderken 50 kişi helal olsun deyip omzuma vurmuştu hayatımda belki en topluma uygun olduğum an olabilirdi o an.

Sonrasında tabii hocalar değişti daha sert badem bıyıklı bir hocamız oldu sebebini hatırlamıyorum ama sırtıma vura vura beni dövdüğünü hatırlıyorum sadece. 9.sınıfta YouTube üzerinden ateistliklerle ilgili videolar izleyip lan harbiden baya mantıklıymış dedim ve içimdeki Allah korkusuna rağmen kendimi ateist olarak tanımladım. Bunu yaptıktan sonra birkaç arkadaşıma hemen bunu duyurduğumu hatırlıyorum yani ilgi amaçlı yapmış olmam kuvvetle muhtemel. Bu yanlıştan tabii birkaç gün sonra döndüm. Herhangi bir ibadetini yerine getirmeyen ve Allah ile arasında sadece korku olan bir genç olarak kendime ne kadar müslüman diyebilirim bilmiyorum ama o dönem birkaç günlük ara sonrasında müslüman olarak devam ettim.

2019-20 yılında bir dershaneye gidiyor ve oradan eve dönüş yolculuğunda 40 dakika bir yürüme mesafesi oluyordu ben o yolu yürümeyip direkt karşıdan otobüse de binebilirdim ama Ozan diye bir arkadaşım vardı onu evine kadar bırakıp oradan otobüse biniyordum. Genelde Ozan konuşuyor ben dinliyordum ama benim de konuştuğum oluyordu tabii. Ozan'la olan konuşmalarımızda Din konusuna da giriyorduk bazen ben bir gün "Abi çok saçmalık sadece korkudan inanıyorsam ne samimiyeti var ki bunu Allah da kabul etmez ben hiç kimseyi kandırmayayım kendime Deist diyeyim" dedim. O günden sonra Deizm'i seçmiştim ve bu yolda mutlu değildim.

Deizm, tanrının varlığına inanmak ama dinlerin varlığına inanmamak anlamına geliyor kendi içinde de üçe ayrılıyor. Benim o dönem inancım eğer dinler varsa ben yeterince iyi bir insan olabilirsem ve öldüğümde Allah'a dinleri neden inandırıcı bulamadığımla alakalı çok mantıklı argümanlar verebilirsem beni cennetine alacağı yönündeydi. İslam'dan en uzak olduğum dönemlerde bile çok müslümandan çok daha iyi bir müslümandım insanlık anlamında. Hayatımda çok bir sorun veya sorumluluk yoktu yani hayatın tokadını daha henüz yememiştim o yüzden çok kafamı kurcalamıyordum bu konuda.

Sonra YKS girdim kötü bir sonuç aldım o dönemler sevdiğim bir kız arkadaşım vardı ayrılmıştık ve ben tekrar barışmak istiyordum ama kendisi istemiyordu bunu da takıntı seviyesine getirmiştim. Hem YKS hem aşk üst üste gelince diğer dertler de daha çok gözüme batmaya başladı fiziksel durumlarım, sosyal durumlarım, maddi durumlarım vs. bunların altında biraz ezilmeye başlamıştım ama çok ders çalışıyordum o YKS döneminin başlangıcında sabahtan akşam 10 a kadar dershanede kütüphanede oluyor derslerimi toparlamaya çalışıyor çıkıp otobüse biniyor geç saatte evimde oluyor iki üzülüyor uyuyordum.

Sonraki aylarda motivasyonum yavaş yavaş sönmeye ve kendime daha fazla boş vakit bırakmaya başladım. İnsan boş vakitlerinde hayırlı şeyleri çok düşünmüyor sanırım o dönem de böyleydi olumsuz düşünüyordum sürekli. Hayatımın en pesimist olduğum dönemlerinden biriydi bu dönem sonrasında hepten tüm motivasyonumu kaybettim. Eğer bir gün öleceksem ve din dediğimiz kavram yoksa ben neden şu an çektiğim ve gelecekte çekeceğim anıları çekmeliydim ki? Gelecekte garantisi olan çok az şey vardı ve gelecekte üzülecek olmak bunlardan biriydi. Hangi sebeple katlanacağımı düşünüyordum, yatakta gözlerimi açmaya sebep arıyordum ama bulamıyordum.

Böyle böyle anksiyate ilaçlarıyla vs. rezalet bir sene daha geçirdim ve sınavda yine istediğim gibi bir sonuç alamadım. Her şey son hızıyla yokuş aşağı gidiyordu istemediğim bir hayat yaşamak zorunda kalacaktım. O dönemde beni çok fazla şey yaraladı ve uğraştırdı her şey çok üst üste geliyordu. Edirne'ye gidip bir gün hostel bir gün valilik misafirhanesi bi gün coca cola fabrikasında kalıyorken yurt olayını halletmem sonrasında biraz daha rahatlamıştım. Bu dönemde yine hayatıma birini almıştım ve oda arkadaşımla çok iyi anlaşıyordum üç kişilik odada iki kişi kalıyorduk, derslerim iyiydi, staj ve iş konusunda bir şeyler başarmıştım ve geleceğimi biraz daha net görebiliyor, yaşadığım hayattan keyif alıyordum.

Bu keyif ile alakalı en büyük etken o dönemde hayatıma aldığım kişiydi çünkü sosyalleşme konusunda çok atılgan biri olmadığım için Edirne'de gerçekten vakit geçirmekten hoşlandığım tek insan oda arkadaşımdı o da sürekli İstanbul'a veya Bulgaristan'a gidiyor odada durmuyordu. Ben sürekli kendisiyle konuşuyordum ve kendisi benim için çok kıymetli bir noktadaydı. Tam hatırlamıyorum ama yaklaşık 1 senelik bir ilişki sonrasında ayrıldık ve çöküşün en büyüğünü o dönemde yaşamıştım.

Edirne'ye ayrılıktan sonra dönmek konuşacak kimsemin kalmayışı vs. telegram matematik soru çözümü gruplarında insanlara matematik sorularında yardım edip halimi hatırımı sorduklarında ağlayarak ses kaydı attığımı hatırlıyorum :D Mental olarak gerçekten çok kötü bir durumdaydım her şeyimi kaybetmiş gibiydim ve odamda üçüncü ve yakın olmadığım bir insan vardı bu sebeple odamda duygularımı yaşayamıyordum akşamları parklara sokaklara gidip biraz orada duygularımı atmaya çalışıyordum.

Gelecek hiçbir şekilde bana bir şey ima etmiyordu ve her şeyden geri kalmaya başlamıştım. Derslerim kötüye gitmişti, hocalarımın gözünde düşmüştüm ve felaket bir acı içerisindeydim. Yapmam gerekenleri biliyordum ama elimden hiçbir şey gelmiyordu. İnternet etmeyi çok ciddi şekilde düşündüğüm bir dönemdi.

O güne kadar hayata yüklediğim anlam bir şeyler deneyimlemekti. 2001 den önce yoktum ve var olmuştum bu var oluşun hakkını vermem gerekiyordu. Hiç elma yememiş birinin bir elmayı tatması ne muazzam bir deneyimdir diyordum kendime. Ölene kadar olabildiğince farklı farklı şeyleri deneyimlemekti amacım ve bunun içinde en büyük acıları da kapsamıştım ama bu kendime biçtiğim hayat anlamı o dönemdeki bana yeterli gelmiyordu.

İnsan ya kafayı yerdi ya da din ile tanışırdı ben din ile tanıştım boş vakitlerimde Kuran'a bakıyordum, din konusunda bilgili hocalarla ve arkadaşlarımla konuşuyordum. Herkes bana bir kez cuma namazına git çok iyi hissedeceksin vs. diyordu bir gün niyet edip gittim kendime müslüman bile demiyordum gittiğimde ama namazımı kılıp çıktım. Hiç öyle muazzam bir iyilik hissetmedim ama gitmeye devam ettim yanlış hatırlamıyorsam 3 kez felan gittim ama bir noktadan sonra kendime şunu diyebildim "Evet senin aklında soru işaretleri var, aklına yatmayan bir ton şey var ama sen namaz kılmaya gidiyorsun ve bir tanrıya inanıyorsun kendine müslüman diyebilirsin" açıkcası bu tarz mental olan tüm durumlardan kendime müslüman diyebildikten sonra kurtuldum diyebilirim. Evet pragmatik bir seçimdi ama acele etmedim ve zamanla samimi bir inanışa döndü. Şu an içimde sadece korku değil kulluk ve sevgi de var ve korku da eskisi kadar asla yok. En kötü günlerde en yalnız gecelerde bile sesimi duyan birinin olması ve bir gün iyi kötü her şeyin hesap vereceğini bilmek insanı çok rahatlatıyor.

Dinin insana sunduğu hiçbir şeyin içinde insana bir zarar yok. En azından İslam'da yok. İslam konusunda uzunca yine bir yazı yazmak istiyorum çok kötü ameller tarafından kuşatılmış bir inci tanesi diyebiliriz İslam için.

Beni iç huzuruma ulaştıran bu yolculuğumu okudunuz.


Bu yazının video tavsiyesi

Hoşça kalın...

Read more

Türkiye’de Mahalle Berberi Deneyiminin Sosyo-Kültürel ve Psikolojik Boyutları: Zorunlu Memnuniyet, Tekdüze Estetik ve Mahremiyet İhlali Üzerine Bir İnceleme

Türkiye’de Mahalle Berberi Deneyiminin Sosyo-Kültürel ve Psikolojik Boyutları: Zorunlu Memnuniyet, Tekdüze Estetik ve Mahremiyet İhlali Üzerine Bir İnceleme

Özet: Türkiye'de mahalle berberleri, sadece saç ve sakal kesimi hizmeti sunan yerler olmaktan öte, toplumsal etkileşim, geleneksel iletişim biçimleri ve zorunlu kabullerin sahnesi haline gelmiştir. Bu çalışmada, mahalle berberi deneyiminin bireysel estetik tercihlerin karşılanmasındaki yetersizlikleri, iletişimsel zorunlulukları ve fiziksel mahremiyet algısındaki sorunları ortaya koymak amaçlanmıştır. Nitel gözlemler ve

20-30 Yaş Arası Hâlâ Yemeğinden Malzeme Ayıklayanlar: Bir Davranışın Sosyolojik ve Psikolojik Analizi

20-30 Yaş Arası Hâlâ Yemeğinden Malzeme Ayıklayanlar: Bir Davranışın Sosyolojik ve Psikolojik Analizi

Restoranlarda ya da ev yemeklerinde sıkça karşılaştığımız bir manzara: 25 yaşında bir birey, önündeki hamburgerin içinden domatesi itinayla çıkarıyor; bir diğeri, lahmacunun üzerine limon sıkılmasına bozuluyor. Hele ki turşu... "Ben sadece turşusuz istiyorum." Bu tür cümleler, artık çocuk yaşlardan çıkmış bireylerin hâlâ yemek seçmesi üzerine düşündürücü bir alan